EKONOMİNİN YÖNÜ-2




İlk yazımda diktatörlük ve benzeri yönetimlerin ekonomik yaşama, halk arasındaki eşitsizliğe giden süreci anlatmaya çalıştım. Bugün yazacağım yazıda aynı şekildeki ülkelerin durumu ile demokratik olarak güçlü ülkelerin arasındaki ekonomik farkın neden olduğunu anlayacaksınız. 
Ekonomik olarak güçlü olmak için siyasal olarak düzgün bir yapının olması gerekir. Siyasal yapı kurumları inşa eder ve bu kurumlar toplumsal düzeni oluşturur.Kuzey Kore ile Güney Kore arasında karşılaştırma yapalım. Kuzey Kore'de Kominizim kılıfı içinde bir diktatörlük mevcut.Lider kişi ne derse o oluyor. Ve Kuzey Kore'de liderin yakın çevresi dışında kimse ülkenin kaynaklarından yararlanamıyor. Güney Kore'de ise kurumlar herkes için aynı şekilde çalışıyor. Sizin hükümete yakın veya uzak olmanız gerekmeden her türlü imkandan yararlanabilirsiniz.Bir örnek verelim.Kuzey Kore'de ve Güney Kore'de aynı anda iki kişi yeni bir kalem icadını düşünmüş olsun. Kuzey Kore'de yaşayan kişinin icadı sadece düşüncede kalacaktır. Çünkü devlet kademesinden kimseye ulaşamayacağını ve bu icadını hayata geçirmek için yardımcı olacak kurumların olmadığının farkındadır. Ama Güney Kore'deki kişi icadını hayata geçirmek için adımlar atacaktır. Devlet kurumlarından maddi destek isteyecek ve patent almak için başvuru yapacaktır. Belki gelecek zamanda bu kalemi talep eden sayısı artacak, bu kalemi yurt dışına ihracatını yapacaktır. Bu sayede fabrika kurulacak, bu işte çalışacak bir çok insan işe alınacaktır. 
Görüldüğü gibi bir düşünce sayesinde ülke ekonomisi kazanmıştır, yeni bir iş alanı yaratılmıştır. Bu durum ülkedeki kurumsal yapısı sayesinde olmuştur. 
Dünyadaki bir çok yeni teknolojinin çıkış yerinin demokratik olarak dünyanın en güçlü ülkelerinde çıkması bir şans değildir. Bu ülkelerde yaşayan insanlar düşüncelerini gerçekleştirebileceklerini bilirler. Önemli olanda bu özgürlüktür. 

→Zengin ülkelerde bireyler daha sağlıklı, daha uzun ömürlü ve çok daha iyi eğitimli. Tatillerden, kariyer seçeneklerine kadar, yoksul ülkelerin insanlarının ancak hayalini kurabileceği çeşitlikteki imkanlara ve seçeneklere sahipler. Ayrıca zengin ülkelerin insanları çukurların olmadığı yollarda araç kullanır.Genellikle onları keyfi bir biçimde tutuklayan ya da taciz etmeyen bir hükümetleri vardır; hatta tam tersine, bu hükümetler onlara eğitim, sağlık, yol, asayiş ve başka hizmetler verir. Yurttaşların seçimlerde oy kullanması ve ülkelerin siyasal geleceğinde söz sahibi olmaları da dikkate değer bir olgudur. 

→Ekonomik kurumlar eğitim görmek, tasarruf edip yatırım yapmak, yeni teknolojiler geliştirmek ve hayata geçirmek vb. için gerekli ekonomik teşvikleri düzenler. İnsanların yaşamlarını hangi ekonomik kurumlarla sürdüreceğini belirleyen siyasal süreçtir. Bu sürecin nasıl işleyeceğini belirleyen siyasal kurumlardır. Örneğin, yurttaşların siyasetçileri kontrol edebilmelerini ve davranışlarına etkide bulunabilmelerini belirleyen, bir ülkenin siyasal kurumlarıdır. Bu da karşılığında siyasetçilerin -mükemmel olmasalar bile- yurttaşların temsilcisi mi olduklarını yoksa servet edinmek ve yurttaşların çıkarlarına aykırı düşen kendi çıkarlarının peşinde koşmak için, onlara emanet edilen gücü istismar mı ettiklerini anlaşılır kılar.  

→Siyasal kurumlar istikrar ve sürekliliği güvence altına aldılar.Siyasal ve ekonomik kurumların güçlü olduğu ülkelerde her şey güvence altındadır. Siyasal kurumların güçlü olması için, yargı organlarının bağımsız olması, devlet bütçesinin bir çok elden denetlenmesi, devleti yöneten kişilerin hesap verebilmesi gibi bir çok faktör vardır. Her şeyden önce kurumlar güçlü ülkelerde, bir diktatörün iktidara gelip oyunun kurallarını değiştirmeyeceğinden, varlıklara el koyamayacağından , hapse atmayacağından ya da yaşamlarını ve geçimlerini tehdit etmeyeceğinden emindirler. 
Siyasal güç hem sınırlandırılmış hem de yeterince geniş bir biçimde dağıtılmış olduğundan refah için teşvik sağlayan bir dizi ekonomik kurum oluşabilmiştir. 


Türkiye 2002-2008 arası güçlü bir büyüme ve ekonomik refaha doğru yol aldı. Merkez Bankasının bağımsızlaştırılması, özel sektörü destekleyici bir çok ekonomik reform yapılması, yargı bağımsızlığı vb. bir çok şey yapıldı. Bunun olumlu geri dönüşleri de alındı. İşsizlik azaldı, enflasyon azaldı, bir çok yurt dışı yatırımcı Türkiye'ye yatırım yaptı. Bunun neticesinde refah arttı, zenginleşme yaşandı. Ama 2008 yılında küresel ekonomik kriz ve sonrasında başlayan anayasa ve başkanlık tartışmaları, artan terör, 2010 yılındaki tutuklamalar, Suriye savaşının başlaması, şirketlere el konulması, tutuklamaların artması, Rusya ile aramızdaki sorunlardan dolayı yaşananlar, siyasi kutuplaşmalar vb. bir çok durumdan dolayı ülkenin kurumsal yapısı zayıflamıştır. Yerli şirketlerin iflas yasıyı rekor düzeylere çıkmıştır. Ekonomi reformlar yapılmamaktadır. 3 senedir sürekli zaman boşa harcanmaktadır. Bu arada ekonomik reformlar yapılmadığı için şirketler zor durumdadırlar. 








3 grafikteki kötü gidişat görülüyor. Bu Türkiye'nin şirketlerinin durumunu ve genel ekonomik durumu özetliyor. 
Önemli olan kurumların nasıl şekillendiği. Eğer denetleyici kurumlar güçlü ve bağımsız olursa o zaman bir şeyler değişir. 
Dünyadaki güçlü kurumsal yapıya sahip ülkelere bakarsanız, gücünü bağımsızlıktan alır. 
Özgürlük en önemli durumdur. Özgür bireyler üretir ve geliştirir.

Comments

Post a Comment